İş Dünyasına Yön Veren Kadınlar Röportaj Dizisi x Aslı M. Çolpan
İlk defa bir Yönetim Kurulu'na aday gösterildiğinizde size kim nasıl ulaştı? Sizce Yönetim Kurulu’na aday gösterilmenizde hangi özellikleriniz öne çıktı?
Aslı M. Çolpan: İlk defa Yönetim Kuruluna seçilmem Tokyo Menkul Kıymetler Borsası birinci kısmına endeksli olan Gourmet Kineya Co. Ltd. şirketinde oldu. Şirketin Başkan Yardımcısı direk olarak benimle temasa geçti ve bağımsız direktör olmam için teklifte bulundu. Yönetim kuruluna aday gösterilmemde üç faktörün etkili olduğunu düşünüyorum. İlk olarak, bu şirketi 2009 yılından itibaren aralıklı olarak MBA öğrencilerimin yürüttüğü ve benim danışmanlığını yaptığım bir proje dolayısı ile araştırmaktaydım. İkinci olarak, özellikle holding şirket stratejileri ve yönetimleri ve de kurumsal yönetim konuları üzerine birçok çalışma yapmış olduğumdan, bu konularda sistematik bir bilgi birikimine sahip olduğumu düşünmekteyim. Bu çalışmalarımı Japonya’da hem akademik toplantılarda hem de basındaki fikir yazılarımda paylaşmış bulunmaktayım. Son olarak ise, birçok şirket için danışmanlık çalışmaları yaparak, sadece teoride değil aynı zamanda pratikte de şirketlerin işleyişi ve yönetimleri hakkında bilgi sahibi olup, özellikle Japonya’da iş dünyasında geniş bir iletişim ağına sahip bulunmaktayım. Bunun şirketlerin beni ve çalışmalarımı daha iyi tanımalarında etkili bir rol oynadığını düşünüyorum.
Şirketin Yönetim Kurulu'nda yer alan kadınlar sizce Yönetim Kurulu'nda yer alan erkeklerden farklı mı ve hangi açılardan farklı? Örnek verebilir misiniz?
Aslı M. Çolpan: Bu sorunuza bir örnekle cevap vermek isterim. Benim bağımsız üye olarak seçilmiş olduğum Japon şirketinin esas iş kolu restoran zinciri yönetimidir. Japonya içinde 400’den fazla restoran ile beraber, şirketin Amerika, Tayland ve Çin’de de işleri bulunmaktadır. Bu restoranların müşterilerinin yarıdan fazlasını ise kadınlar oluşturmaktadır. Durum böyle iken, üst yönetimin kendi müşterilerinin tercihleri ile ilgili konuları ele almasında Yönetim Kurulu’nda kadın üyenin bulunmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bana Yönetim Kurulu üyeliği teklifinde bulunulmasından sonra, Yönetim Kurulu Başkanı ile olan görüşmemde, bu konuyu Başkanın kendisi direkt olarak dile getirdi. Yönetim Kurulunda uzun zamandır bir kadın üye arayışı içerisinde olduklarını, hatta Genel Kurulda hissedarların kadın yönetim kurulu üyesi eksikliği konusunu dile getirdiklerini belirtti. Bu yüzden de bu sene ilk defa yönetim kuruluna iki kadın bağımsız üye almayı planladıklarından söz etti. Tabii bu sadece bir örnek. Yönetim kurulunda çeşitliliğin şirket performanslarına olumlu katkıda bulunduğunu birçok akademik çalışma göstermektedir.
Sizin pek çok diğer kadından farklı olarak cam tavanı delmenize kadar geçen süreçte ilerlemenizi sağlayan en önemli faktörler neler oldu? Kendi deneyiminize ve gözlemlerinize dayanarak bu süreçte kadınların önündeki en büyük engellerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Aslı M. Çolpan: Bir Japon şirketinin Yönetim Kuruluna seçilmiş olduğum için, Japonya toplumunu esas alarak sorunuza cevap vermeye çalışacağım. Japonya’da üst düzey yönetici olmanın, Türkiye’de olduğu kadar, hatta belki de Türkiye’den de daha zor olduğunu düşünüyorum. Genellikle Japon iş dünyası Japon erkeklerinin egemen olduğu bir düzende işlemekte maalesef. Bu durumu biraz olsun 2013 yılından itibaren değiştirmeye başlayan, o zamanki Başbakan Abe’nin Abenomics adı altındaki mikroekonomi politikalarıdır. Bu politikalar içinde Japonya’da kadınların iş gücüne katılımı özellikle ele alınmış ve katılımı arttırıcı politikalar düzenlenmiştir. Bu çerçevede şirketler kadın yöneticileri üst düzey yönetim kademelerine yavaş da olsa almaya başlamış ve yöneticilerde çeşitliliğe daha da önem vermeye başlamışlardır. Yine Japonya şartlarında düşünürsek, kadınların iş dünyasında yükselmelerinin önünde iki büyük ve birbirleri ile ilişkili engel olduğunu düşünüyorum. İlki toplumda genel olarak kadınların rolünün ev içi işler olduğu üzerine bir görüş hakim. Bu da kadınların bir işe ilk girdikleri zamandan itibaren, evlendikleri ve çocukları olduktan sonra işi bırakacakları yönünde bir önyargı yaratılmasına neden oluyor. İşi bırakacağı düşünülen bir kadın da üst düzey yönetime gidecek bir şekilde yönlendirilmiyor ya da değerlendirilmiyor. İkinci olarak da, Japon şirketlerinde tipik olan geç çalışma saatleri ve çocuk bakımındaki yardım eksikliği de kadınların çocukları olduktan sonra şirketlerde çalışmalarını zorlaştırıyor.
Japonya’da yönetim kurullarına aday gösterme sürecinin nasıl işlediği ile ilgili gözlemlerinizi ve yorumlarınızı paylaşır mısınız? Kadınların bu süreçte dikkate alınması nasıl sağlanabilir?
Aslı M. Çolpan: Aday gösterme sürecinin işleyişi, kendi deneyimim ile sınırlı olsa da, şu şekilde olmakta: Bir şekilde işi ve çalışmaları ile tanınan kişinin şirketin Yönetim Kurulu Başkanına tavsiyesi üzerine süreç başlamaktadır. Daha sonra Yönetim Kurulu Başkanı ve diğer yönetim kurulu üyeleri de uygun görürse bu kişiyi bağımsız üye olarak yönetim kuruluna aday göstermekteler. Bu adayı da şirketin Genel Kurul’unda hissedarlar kabul ya da reddetmektedirler. Bildiğim kadarı ile Japonya’da kadınların özellikle böyle bir süreçte dikkat çekmelerini sağlayacak sistematik bir kurum ya da enstrüman bulunmamakta. Daha önceden de bahsettiğim Abenomics politikaları kadınların üst düzey yönetim dâhil işe katılımlarını sağlayan en güçlü faktör olmuş olabilir. Bundan sonrası için, kadınların daha fazla yönetim kurullarına katılması için, bence en önemli görevlerden biri halihazırda yönetim kurullarında bulunan kadınlara düşmektedir. Yine Japon toplumunun bir önceki soruda bahsettiğim üzere kadınlara olan genel bakış açısı da göz önüne alındığında; yönetim kurullarındaki kadın üyeler, şirketlere ve topluma gerçekten ne kadar önemli bir işlev yerine getirdiklerini göstermeli ve aynı zamanda kendilerinden sonra gelecek kadın üyeler için de önemli rol modeli olmalıdırlar. Tabii ki de bireysel çabalar yanında, bu işleri sistematik olarak yerine getirip, kadın yönetim kurulu üyelerini şirketlere ve topluma tanıtacak sivil toplum örgütlerine de hiç şüphesiz ihtiyaç olduğunu düşünmekteyim.
Sizce Türkiye’de ve Japonya’da yönetim kurullarına kadın oranının artması nasıl sağlanabilir? Pek çok ülkede uygulanan ve AB parlamentosunda da onay bekleyen Yönetim Kurullarında Kadın Kotası konusunda ne düşünüyorsunuz?
Aslı M. Çolpan: Bu konuda hem bireysel hem de sivil toplum örgütleri yolu ile kurumsal çabaların önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında Japonya’da olduğu gibi devlet politikaları yolu ile kadınların şirketlerde önemli rollere getirilmesine yönelik aktif çalışmaların olması da şüphesiz ki çok önemlidir. Bu tip özendirici politikalar, kişisel ve örgütsel çabalardan belki de daha kısa zamanda sonuç alınmasına yardımcı olacaktır. Bu bağlamda AB parlamentosununsun kota konusunu da olumlu bulmaktayım. Kişisel ve örgütsel çabalar yeterli olmuyorsa, daha büyük politikalar ile bu çabalar desteklenmeli ve kadınların üst düzey yönetimdeki sayılarının arttırılması sağlanmalıdır. Bu sadece sosyal eşitlik açısından da değil, bunun yanı sıra, şirketlerin “çok çeşitli” görüşleri yönetim kurulu tartışmalarına yansıtmalarını sağlayarak şirket performanslarını yükseltmeleri açısından da önemlilik ve gereklilik taşımaktadır.
Yönetim Kurulu üyeliği dışında hangi uğraşlarınız var? Bu uğraşlar sizin Yönetim Kurulu üyesi olarak işlevinizi nasıl etkiliyor? Hayatınızı neler dolduruyor?
Aslı M. Çolpan: Esas işim olarak Kyoto Üniversitesi İşletme Bölümünde doçent olarak çalışmaktayım. Ayrıca şu an Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde ziyaretçi profesör olarak bulunmaktayım. Bu akademik görevler içerisinde doğal olarak hem akademik çalışmalar yapmak, hem de MBA ve doktora öğrencilerine ders vermek bulunmaktadır. Araştırmalarım ve verdiğim dersler de özellikle holding şirketlerin büyüme stratejileri, holdinglerin kendilerine bağlı şirketleri yönetim şekilleri ve kurumsal yönetim mekanizmaları üzerinedir. Hem Japonya gibi gelişmiş olan ülkelerde, hem de Türkiye gibi gelişmekte olan pazarlarda bulunan holding şirketlerini incelemekteyim. Bu konuda, gelişmekte olan pazarlardaki holdingleri inceleyen kitabımız Oxford Üniversitesi Yayınlarından “Oxford Handbook of Business Groups” adında 2010’da yayımlandı. Yine aynı konuda, bu kez Amerika, Kanada ve Batı Avrupa gibi gelişmiş ülkelerdeki holdinglerin varlıklarını sürdürmelerini ele alan kitabımız da seneye aynı yayınevinden yayımlanacak. Aynı zamanda öğrencilerim ile birlikte birçok şirket için projeler de üretmekteyiz. Bu bakımdan üniversitedeki görevimin Yönetim Kurulu üyesi görevimi tamamlayıcı bir faktör olduğunu düşünüyorum.