İş Dünyasına Yön Veren Kadınlar Röportaj Dizisi x Ebru Köksal
İlk defa bir Yönetim Kurulu'na aday gösterildiğinizde size kim nasıl ulaştı? Sizce Yönetim Kurulu’na aday gösterilmenizde hangi özellikleriniz öne çıktı?
Ebru Köksal: İki yılda bir yapılan Avrupa Kulüpler Birliği (ECA) Yönetim Kurulu seçimleri için tüm üye kulüplere varsa adaylarını bildirmeleri için yazılı davet mektubu gönderilir. 2010 yılında dönemin Galatasaray Başkanı Sayın Adnan Polat’a seçimlerde aday olmak istediğimi belirttiğimde kendisinden çok büyük destek gördüm. Adaylığımın kabulünde eğitimim, uluslararası finans kariyerimin ardından profesyonel futbol yöneticiliğinde 10 yıllık üst düzey tecrübem ve Avrupa Kulüpleri ile iyi ilişkilerim etkili oldu. Türkiye’nin batıya açılan penceresi olan Galatasaray, böyle bir platformda kurumu temsil etmek üzere bir kadını aday göstererek bir kez daha bir ilki gerçekleştirmiş oldu. Ancak esas zorlu kısmı seçim süreci idi, altı erkek adaya karşı yarıştım ve en yüksek oyla seçilerek ECA Yönetim Kurulu'nda görev alan ilk kadın ve ilk Türk oldum. ECA dışında Dünya ve Avrupa futbolunu yöneten en üst düzey kurumlar olan FIFA ve UEFA Yönetim Kurullarında bir kadın üyenin yer alması ise ancak 2012 ve 2013 yılında koyulan kota sistemi sayesinde gerçekleşti.
Spor camiasında ve de şirketlerde Yönetim Kurulu'nda yer alan kadınlar sizce erkeklerden farklı mı ve hangi açılardan farklı? Örnek verebilir misiniz?
Ebru Köksal: Kadınlar spor camiasında tepe noktalara çok büyük zorluklarla ve uzun mücadelelerden sonra gelebiliyorlar. Yönetim kurullarına atama değil de seçim ile gelindiği göz önüne alınırsa, engeller daha da artıyor. Spor sektörünün lokomotifi futbola baktığımızda, FIFA üyesi 209 ülkenin sadece iki tanesinde kadın federasyon başkanı var. Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya katılan 177 ülkenin Yönetim Kurullarındaki kadın oranı ise ortalama %8 ile genel ortalamanın çok altında. Yönetim Kurulu'nda yer alan kadınlar da maalesef ağırlıklı olarak eski kadın futbolcular ve kadın futbolunun gelişimine hizmet etmek üzere yönlendirilmiş, veya bu koşulla Yönetim Kurulu'nda yer bulmuş kişiler. Dolayısıyla eğitimleri, genel yetkinlikleri, iş tecrübeleri, sektöre yön vermek ve karar mekanizmalarında etkin olmak için yeterli olmayabiliyor. Bu yüzden de gerek FIFA’nın gerekse UEFA’nın başlattığı ve benim de mentor olarak görev yaptığım Liderlik Gelişim Programları bu açığı kapatmayı hedefliyor. Sektör dışına baktığımızda ise kadın yönetim kurulu üyelerinin ortak yönleri azimli, ısrarcı, düşüncelerini dile getirmekten çekinmeyen, dikkatli ve çalışkan olmaları, çok boyutlu düşünebilmeleri, kendilerine verilen görevleri eksiksiz yerine getirmeleri ve gelişime açık olmaları.
Sizin pek çok diğer kadından farklı olarak cam tavanı delmenize kadar geçen süreçte ilerlemenizi sağlayan en önemli faktörler neler oldu? Kendi deneyiminize ve gözlemlerinize dayanarak bu süreçte kadınların önündeki en büyük engellerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Ebru Köksal: Kadınların önündeki en büyük engel kendilerine yeteri kadar güvenmemeleri ve talepkâr olmamaları. Nasıl piyango bileti almazsanız ikramiye kazanma şansınız olmazsa, tepe pozisyonlara da talip olduğunuzu açıkça belirtmez, sizi aday göstermelerini beklerseniz o davet hiçbir zaman gelmeyebilir. Öncelikle kendinize ve kapasitenize inanmanız lazım ki başkalarını ikna edebilesiniz. 25 senelik kariyerimdeki her yeni projede veya görevde kendimi eğitmeye önem verdim, o konuyu en iyi bilen kişi olmaya gayret gösterdim. Galatasaray’da profesyonel olarak görev yaptığım 11 senede görev yapan 5 Başkan ve 8 Yönetim Kurulu'nda Türkiye’nin çok değerli işadamları ile beraber çalışma imkanı buldum, her birinden liderlik, iş yapma tarzı, iletişim, kriz yönetimi gibi konularda çok şey öğrendim. Cam tavanı delmemde elbette sevgili başkanlarımın bana verdiği fırsatlar çok önemli rol oynadı ama ben de her zaman kurum çıkarlarını en üst düzeyde tutarak, işimi büyük bir özveri ve özenle yaparak, markayı yüceltip geliştirerek bana verilen fırsatı iyi değerlendirdim. Unutulmaması gerekir ki kariyer yolculuğu bir sprint değil bir maraton, her zaman düz ve yukarı doğru olmayabiliyor. En önemlisi yanlışlarından ders almak ve her düştüğünde kalkıp tekrar koşacak cesaret ve azminin olması.
Türkiye’de yönetim kurullarına aday gösterme sürecinin nasıl işlediği ile ilgili gözlemlerinizi ve yorumlarınızı paylaşır mısınız? Kadınların bu süreçte dikkate alınması nasıl sağlanabilir?
Ebru Köksal: Maalesef pek çok şirkette yönetim kurulları gerçek manada işletil(e)miyor. Şirket sahipleri mutlak hakim ortak olarak yönetim kurullarında da koşulsuz karar veren konumlarını muhafaza etmeyi tercih edebiliyor. Bu yüzden de yönetim kurulları üyelerinin seçiminde karar mekanizmalarına, şirketin işleyişine, büyümesine, kurumsallaşmasına katkı sağlayabilecek kişilerden çok “tanıdık” olmaları önem kazanıyor. Bağımsızlık ise çoğunlukla kağıt üzerinde kalıyor. Yönetim kurulunda kadın üyelerin aday gösterilmesi için Bağımsız Kadın Direktörler Projesi çerçevesinde yaptığımız ziyaretlerde de bu yaklaşımı sıkça gördük. Kadınların yönetim kurulu seçim sürecinde dikkate alınması için öncelikle gerekli yetkinliklere sahip kadınları tespit edip, oluşturulan yetenek havuzundaki kadınları yönetim kurulu rollerine hazırlayıp, cesaretlendirip çalıştıkları kurumda veya başka şirketlerde bu pozisyonlara talip olmaları için teşvik etmek gerekir. Bağımsız Kadın Direktörler Projesi'nde de yapmaya çalıştığımız tamamen budur.
Sizce Türkiye’de yönetim kurullarına kadın oranının artması nasıl sağlanabilir? Pek çok ülkede uygulanan ve AB parlamentosunda da onay bekleyen Yönetim Kurullarında Kadın Kotası konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ebru Köksal: Bir yandan şirket sahiplerini ve yönetim kurulu başkanlarını üst düzey profesyonel kariyerlere sahip kadın üyelerin Yönetim Kurulu'nda sağlayacağı katkı konusunda ikna etmeye çalışırken bir yandan da kanaat önderleri tarafından kamuoyunda bir bilinçlendirme yapılmasının orta vadede bir değişim yaratacağına inanıyorum. Yakın zamanda Türkiye’nin önde gelen holdingleri kadın istihdamının artırılması ve kadının kurumsal hayatın her seviyesinde temsili için önemli projeler başladı. Bu tip girişimlerin diğer şirketler tarafından benimsenip, örnek alınarak yaygınlaştırılması da çok faydalı olacaktır. Kota konusu tartışmalı olmakla beraber, ben kotanın faydalarına inanan bir kişiyim, maalesef bizim kültürümüzde bazı aksiyonlar isteğe bağlı olduğu taktirde alınmaz, ancak mecburi olursa yapılır. Kuzey Avrupa ülkelerinde olduğu gibi zorunlu kotaların getirilmesinin bu değişim sürecini hızlandıracağını düşünüyorum.
Yönetim Kurulu üyeliği dışında hangi uğraşlarınız var? Bu uğraşlar sizin YK üyesi olarak işlevinizi nasıl etkiliyor? Hayatınızı neler dolduruyor?
Ebru Köksal: FIFA’da üst düzey danışman olarak üye ülkelerin faaliyetlerinin yeniden yapılandırılmasında proje bazında görev yapıyor ve dünyanın dört bir yanında futbol gelişim projeleri çerçevesinde eğitimler veriyorum. Son 9 ayda Çin, Bhutan, Filipinler, Güney Afrika, Kanada ve Finlandiya’da projelerde görev aldım, yıl sonuna kadar Avustralya, Uganda, Etiyopya, Mauritius ve Rusya’da çalışmalarım olacak. FIFA ve UEFA’nın Kadın Liderler Gelişim Projelerinde mentor olarak görev yapıyorum. CIES ve pek çok Uluslararası Spor Konferanslarında sıkça konuşmacı olarak bulunuyorum. Bu aktiviteler yüzünden zamanımın büyük çoğunluğu yurtdışında geçiyor. Ayrıca dünyanın en büyük STK’sı olan ve zihinsel engelli bireyleri spor yoluyla rehabilite edip topluma kazandırmayı hedefleyen Special Olympics Türkiye’nin de Başkan Yardımcısıyım. Spor benim için vazgeçilmez bir tutku, çocukluğumda yüzdüm, basket ve su topu oynadım. Hala da haftanın 4-5 günü mutlaka yürüyüş veya yüzme yapıyorum, masterlar yüzme şampiyonalarında madalyalarım var. Eşim ve çocuklarım ile seyahat etmeyi de çok seviyoruz, yeni tutkumuz ise yelken. Sporculuk günlerimden kalan disiplin ile zaman yönetimini çok iyi yapabildiğim için tüm bu aktiviteleri birbirinden zaman çalmadan hakkıyla yerine getirebiliyorum.